İstanbul Gelişim Üniversitesi Mekatronik Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. H. Alper Özyiğit, Mekatronik Mühendisleri Odası’nın kurulması hakkındaki görüşlerini şu şekilde dile getirmiştir.
“Giriş
Mühendislik tarihi, teknolojinin evrimiyle paralel olarak sürekli bir dallanma ve uzmanlaşma
süreci izlemiştir. Ancak 21. yüzyıl, bu sürecin tersine işlediği; disiplinlerin ayrışmak yerine
yakınsadığı, sınırların silikleştiği ve sistem odaklı düşüncenin esas hale geldiği bir dönemi
işaret etmektedir. Makine, elektrik-elektronik ve yazılım mühendisliğinin kesişiminde doğan
Mekatronik Mühendisliği, yalnızca bir “alt disiplin” veya “arayüz” olmanın ötesine geçerek;
kendine özgü metodolojisi, felsefesi ve uygulama alanlarıyla özgün bir disiplin haline
gelmiştir. Bu bağlamda Mekatronik Mühendisleri Odası’nın kurulması, sadece mesleki bir
örgütlenme ihtiyacı değil, aynı zamanda ülkemizin teknolojik kalkınma hedefleri ve
endüstriyel güvenliği açısından stratejik bir gerekliliktir.
- Mekatronik Disiplininin Kapsamı ve Özgün Kimliği
Uzun yıllar boyunca mekatronik, klasik disiplinlerin bir bileşimi olarak algılanmıştır. Oysa
mekatronik tasarım, bileşenlerin sonradan bir araya getirilmesi değil; mekanik, elektronik ve
kontrol algoritmalarının tasarım sürecinin en başından itibaren eş zamanlı ve sinerjik bir
şekilde, bütünleşik bir yapı olarak ele alınmasıdır. Bu “bütüncül tasarım yaklaşımı”,
mekatronik mühendisini diğer disiplinlerden ayıran temel yetkinliktir. Bu özgün kimliğin,
mevcut meslek odalarının genel çatısı altında tanımlanması ve temsil edilmesi, disiplinin
kendine has dinamiklerinin göz ardı edilmesine yol açabilmektedir. Söz konusu metodolojinin
standartlarını belirleyecek en uygun yapı, müstakil bir meslek odasıdır. - Endüstriyel Dönüşüm ve Uzmanlaşma İhtiyacı
Endüstri 4.0, Toplum 5.0 ve Otonom Sistemler çağına girilirken, endüstrinin ihtiyaç duyduğu
mühendislik profili de köklü bir değişime uğramıştır. Mevcut talep, yalnızca bir dişli
mekanizması tasarlayan veya sadece bir devre kuran mühendislerden ziyade; sensörden
gelen veriyi işleyip eyleyiciye komut gönderen “akıllı sistemleri” kurgulayan mühendislere
yöneliktir. Savunma sanayiinden biyomedikal cihazlara, elektrikli araçlardan insansız hava
araçlarına kadar kritik sektörlerin temelini mekatronik sistemler oluşturmaktadır. Bu
endüstriyel talebe yanıt olarak mesleki standartların belirlenmesi, görev tanımlarının
netleştirilmesi ve sektör ihtiyaçlarına uygun eğitim politikalarının geliştirilmesi, ancak ayrı bir
oda yapılanması ile mümkündür. - Mesleki Yetkinlik, Görev Kapsamı ve İmza Yetkisi Sorunları
Mevcut durumda mekatronik mühendisleri, yetki karmaşası ve projelerdeki imza yetkisi
kısıtlamaları ile ilgili sorunlar yaşamaktadır. Karmaşık bir robotik sistemin veya otomasyon
hattının güvenlik ve işlevsel denetiminin, sistemi bir bütün olarak ele alan bir mekatronik
mühendisi yerine, parçalı disiplinler (yalnızca makine veya yalnızca elektrik) tarafından
onaylanması, teknik ve hukuki riskler barındırmaktadır.
● Güvenlik: Asansör sistemlerinden cerrahi robotlara kadar insan hayatını etkileyen
sistemlerde, yazılım-donanım uyumunun denetimi hayati önem taşımaktadır.
● Hukuki Sorumluluk: Olası bir kaza durumunda, sorunun mekanik mi, yazılımsal mı
yoksa sensör kaynaklı mı olduğunun tespiti ve sorumluluğun baştan doğru
tanımlanması gereklidir.
Mekatronik Mühendisleri Odası, bu belirsiz alanları netleştirerek, meslektaşların
yetkinlikleriyle uyumlu bir yasal çerçevede çalışmalarını sağlayacak ve kamu güvenliğini
temin edecektir.
- Disiplinlerarası Dönüşüm ve Gelecek Vizyonu
Yapay Zeka (YZ) ve Nesnelerin İnterneti (IoT) gibi kavramlar, mekatronik sistemlerin temel
işlem kapasitesini oluşturmaktadır. Geleceğin dünyası, statik makinelerden ziyade; öğrenen,
adapte olan ve karar veren mekatronik sistemleri barındıracaktır. Bu hızlı teknolojik
dönüşüme uyum sağlamak, sürekli eğitimi ve dinamik bir mesleki yapılanmayı zorunlu
kılmaktadır. Klasik odalar, kendi ana disiplinlerinin (inşaat, makine vb.) geniş kapsamlı
sorunlarıyla ilgilenirken; mekatronik gibi hızla gelişen bir alanın spesifik ihtiyaçlarına (örneğin
gömülü yazılım standartları veya robotik güvenlik protokolleri) yeterince
odaklanamayabilmektedir.
Sonuç
Mekatronik Mühendisleri Odası’nın kurulması bir ayrışma değil, mühendislik ekosistemindeki
eksik bir halkanın tamamlanmasıdır. Ülkemizin yüksek teknoloji üreten, katma değerli ürün
ihraç eden ve küresel rekabette yer edinen bir konuma erişebilmesi için, bu teknolojiyi üreten
mühendislerin kurumsal örgütlenmesi önem arz etmektedir. Mesleki hakların korunması, etik
standartların belirlenmesi ve akademik bilginin endüstriye doğru aktarımı için “Mekatronik
Mühendisleri Odası”, ertelenemez bir gerekliliktir.”
Değerli görüş ve fikirleri için Prof. Dr. H. Alper Özyiğit hocamıza teşekkür ederiz.